“KING IN THE NORTH” A.K.A. #NORDKAPP Türkiye’den Nordkapp’a 6 hafta ve 14.000 km’lik bir motorsiklet yolculuğu hikayesi

18 Haziran (Novigrad)

Sabah biraz üşümüş olarak uyandım. Kahvaltımı ederken nereden gitsem, nerede kalsam diye baktım biraz. Aslında hedefim Trieste’ye gitmek ve bir akrabamda kalmaktı, ancak şehir dışında olduğunu öğrendim. Başka neresi olabilir diye bakarken Witcher 3 oynayanların hatırlayacağı Novigrad şehrini buldum. Hem bir sonraki rota için yeterince kuzeydeydi, hem de güzel bir yere benziyordu. Sabah 10 gibi toplanıp yola çıktım.

Hvar’dan ana karaya dönen feribot 14€ kadar ve 2 saate yakın sürüyor. İnternet vardı, bol bol yol için araştırma yaptım.

Feribottan inip yukarı nasıl sürsem acaba diye düşürken otobana daldım ve Split’den Zadar’a kadar otobandan geldim. Zadar’dan sonra Rijeka’ya kadar inanılmaz virajlı sahil hattını takip ederek tırmandım kuzeye. Dön dön dön içim şişti. Ancak durduğum her yerde Adriyatiğin inanılmaz manzarasında içtiğim bir kahve, neşemi hemen yerine getiriyordu.

Mevzu bahis sahil hattı motorcuların pek sevdiği bir yol. Yüzlerce motorcu gördüm yolda, her ufak kasabada “biker friendly” mekanlar vardı.

IMG_1283

Yorgun bir halde Novigrad’a saat 21:30’da girdim. Hava hala apaydınlıktı. Şaşkınlık ve yorgunluk içinde çadırı kurdum. Bir arkadaşımın tavsiyesi ile yanıma aldığım uzatma kablosunu elektrik panosuna takacağım diye yeltendim ama prizler karavan tipiydi. Yakında da karavan olmadığı için o gece elektriksiz kaldım. Bilgisayarın şarjının yettiği kadar çalışıp, yattım. http://www.aminess-campsites.com/en/aminess-sirena-campsite da kaldım ve gecelik 12€ ödedim.

Günün GPS İzi: http://www.wikiloc.com/wikiloc/view.do?id=14052162

19–21 Haziran (Viyana)

Sabah yine üşüyerek uyandım. Hava tahminimden çok daha serindi. Hızlıca kahvaltı edip toparlandım. Sabah ritüeli haline geldi bu toparlanma işi, otomatik yapmaya başladım. Dediğim gibi, insan çabuk alışıyor.

Sabah erken yola çıkmaya çalıştım ama yine de 9’u buldu çıkmam. Önümde çok uzun bir rota vardı. Planladığım rota 650 km civarındaydı. İtalya üzerinden Slovenya’ya girdim ve Trenta pass’ı geçmek için tırmanmaya başladım. Sağlam bir yağmur başladı ve hava hızla soğudu. Ancak Trenta’nın zirvesine tırmanırken birkaç kilometre önümüzde bir heyelan olduğu için yolu kapattılar ve aynı yolu geri dönmek zorunda kaldım. Bu bana ek 60 km’ye maloldu. Yorgundum ve ciddi biçimde üşümeye başladım. İtalya’ya geri girdim ve Avusturya’ya çıktım. Bütün pass planımı Trenta üzerinden bağlanan yollarla yapmıştım. Yol kenarına çektim ve yağmur altında biraz daha plan yapmaya başladım. Ancak anlamlı bir şekilde istediğim passları yapamayacağıma karar verdim. Yol çok çok uzuyordu, yorgundum.

Pes ettim, otobana girdim ve Viyana’ya kadar çıktım.

Vardığımda saat 22:30’du. Deli gibi yağmur yağıyordu. Sucuk gibi ıslak bir halde http://www.wiencamping.at/camping-wien-neue-donau/ da çadır kurdum. Gecelik 8€ ödedim.

Yağmur bütün gece devam etti. Yapmam gereken işler olduğu için hemen yanımdaki karavandan elektrik istedim, verdiler sağolsunlar. 20dk kadar verdiler ama 🙂 olsun. Yağmurda uzatma kablosu çadıra kadar gelmedi, çadırın kılıfına sarıp karavan ve çadırın ortasında bıraktım. Onlar fişi çekince kabloları da topladım. Herşeyi kurulayabildiğim kadar kuruladım. Yorgun, ıslak ve üşüyerek uyudum.

Kampta internet sadece resepsiyonun yanında çekiyordu. Kaldığım yeri gece yatmadan facebook sayfasında paylaşmıştım. Ancak daha sonra ne mesajlarımı, ne de sayfayı kontrol edemedim. Dev pişmanlık…

Sabah bir arkadaşımın ben offline olduktan 15dk sonra yazdığı “olm sen mal mısın, ben Viyana’da yaşıyorum ya lan” mesajını gördüm. Şehre indim, buluştuk. Kampa döndüm, toplandım ve arkadaşımın evine geçtim.

20 ve 21 haziran geceleri de Viyana’da kaldım. Şehri gezdik, o meşhur Schinizel’in tadına baktım ve Viyana’ya aşık oldum. Gerçekten çok ama çok güzel bir şehir.

Viyana’da kapalı alanlarda halen sigara içilebiliyor, bu de günün enteresan bilgisi olsun.

Ayrıca yayaların trafik ışıkları el ele tutuşan iki kız, iki erkek gibi figürler. Millet nelerle uğraşıyor, biz nelerle demeden edemiyor insan.

Ancak burada geçirdiğim bu birkaç kuru ve keyifli gün, Prag’ı kaçırmama ve önümdeki 5.850 km boyunca hiç off gün vermememe yol açacaktı.

Günün GPS İzi: http://www.wikiloc.com/wikiloc/view.do?id=14052417

22 Haziran (Münih)

Viyana’da geçirdiğim birkaç sakin gün iyi geldi, dinlenmiş ve biraz tatil gibi tatil yapmış bir halde, 22 haziran sabahı Münih’e doğru yola çıktım. Avusturya’dan çıkar çıkmaz (zaten sınır falan yok, taa Romanya’ya kadar bir daha da sınır görmedim) Almanya’nın hız sınırı olmayan otobanları başladı. Pek birşey araştırmamıştım Almanya otoban sistemi hakkında, ama düşündüğüm gibi, bir gişeden geçiyorsunuz, sonra allah ne verdiyse gidiyorsunuz değilmiş.

Almanya’da otobanlar ücretsiz. Ve belli yerlerinde hız limiti kalkıyor. Motor çok yüklü olmasına rağmen iyi gitti, önermiyor ve tavsiye etmiyorum ama, GS ibresini görüyormuş.

Münih’e oldukça erken vardım. Bir yemekli toplantım vardı, o yüzden şehrin içinde kalmam gerekti. Son gün yapılan bir rezervasyon ile 110€ vererek bir otelde kaldım. (http://www.hotel-mariahilf.de) Verdiğim parayı hak etmiyordu. Tüm gezi boyunca en büyük israf olarak gördüğüm yerdi. Halen pişmanım.

Münih genel olarak pahalı bir şehir, tüm öğleden sonram ve akşamım toplantıda geçtiği için yeterince gezemedim. Maalesef oldukça geç yattım.

Günün GPS İzi: http://www.wikiloc.com/wikiloc/view.do?id=14052773

Yorumlar

Sayfalar: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11

En Sevilen Yazılar